İçeriğe geç

Işitsel insan ne demek ?

Işitsel İnsan Ne Demek? Sesin Ontolojisi Üzerine Felsefi Bir Deneme

Bir filozof için duymak, yalnızca kulakla yapılan bir eylem değildir. İşitmek, varlığın titreşimini hissetmek, anlamın yankısını sezmek, evrenin sessiz dilini okumaktır. Işitsel insan dediğimizde, duyma yetisini salt bir biyolojik beceri olmaktan çıkarıp, bilincin en derin katmanlarına yerleştiren bir varoluş biçiminden söz ederiz.

Işitsel insan, duyan değil, dinleyen insandır. O, sesin ardındaki sessizliği; sözcüğün ötesindeki titreşimi algılayabilen kişidir. Bu bağlamda, “ışitsel insan” kavramı yalnızca psikolojik bir tipoloji değil, aynı zamanda etik, epistemolojik ve ontolojik bir duruştur.

Epistemolojik Yaklaşım: Duyarak Bilmek

Epistemoloji yani bilginin doğası, ışitsel insanın anlam dünyasında özel bir yere sahiptir. Görsel insan için bilgi, nesnelerin biçiminde saklıdır; ışitsel insan içinse bilgi, sesin akışında, kelimelerin arasındaki boşlukta doğar.

İşitmek, görmenin tersine, mesafe istemez. Ses bize dokunur, içimize girer. Bu yüzden ışitsel bilme biçimi, dış dünyayı seyretmekten çok, onunla bütünleşmeyi ifade eder.

Peki, bir şeyi duymak onu anlamak anlamına gelir mi? Duyduğumuz her ses bilgiye mi dönüşür, yoksa anlam ancak sessizliğin içinde mi doğar? Işitsel insan bu soruları kendine sorar çünkü onun için bilgi, yankılar arasında gizlenmiş bir anlam arayışıdır.

Sesle kurulan bilgi ilişkisi, aynı zamanda güvenin ve kırılganlığın bilgisidir. Çünkü ses, doğrudan varlığın titreşimidir; gizlenemez, maskelenemez. Bu yüzden ışitsel insan, hakikati duyarak arar ama aynı zamanda bu arayışın ağırlığını da taşır.

Etik Boyut: Dinlemenin Ahlakı

Etik düzlemde ışitsel insan, “duyma sorumluluğu” taşıyan kişidir. Dinlemek, başkasına alan açmaktır; sessizliği paylaşmak, varoluşu kabullenmektir.

Modern insan, görüntülerle çevrilmiş bir dünyada yaşamaktadır; ses ise bu gürültünün altında kaybolur. Işitsel insan, bu kayboluşa karşı bir direniştir. O, duyma eylemini bir etik tavra dönüştürür. Dinlemek, başkasının varlığını onurlandırmaktır.

Ama burada tehlikeli bir sınır da vardır: Ne kadar çok dinlersek, kendi iç sesimizi o kadar mı kaybederiz? Başkasının sesine yer açmak, kendi öz varlığımızı sessizleştirmek midir, yoksa birlikte yeni bir anlam alanı yaratmak mı?

Etik olarak, ışitsel insan hem özne hem ötekiyle ilişki kurar. O, başkasının sözünü kesmeden, kendi varlığını da unutmadan dinleyebilendir.

Ontolojik Perspektif: Sesin Varlığı

Ontoloji, yani varlık felsefesi açısından bakıldığında, ses en kısa ömürlü varlık biçimidir. Görüntü kalır, ses geçer. Ancak tam da bu geçicilik, sesin varoluşsal gücünü oluşturur.

Bir ses, söylenir söylenmez kaybolur ama aynı anda varlığın özünü duyurur. Işitsel insan, bu geçici titreşimlerin içinde kalıcı bir anlam bulmaya çalışır.

Bir melodiyi dinlerken hissettiğimiz o derin titreşim, aslında kendi varlığımızın yankısıdır. Ses, varlığın bize dokunma biçimidir. Bu nedenle ışitsel insan, dünyayı “işitilen bir varlık” olarak deneyimler.

Şu soru, bu ontolojik farkındalığın merkezinde durur: Ses yok olduğunda, varlık da susar mı? Yoksa her sessizlik, yeni bir sesin habercisi midir?

Duyumsamanın Felsefesi: Işitsel İnsan ve Modern Yalnızlık

Görsel çağda, her şeyin “görülmesi” beklenir; ama hiçbir şeyin “dinlenmesi” istenmez. Bu yüzden ışitsel insan, çağın gürültüsüne karşı sessiz bir tanıktır.

O, yalnızlığını seslerle değil, sessizlikle inşa eder. Çünkü duymak, yalnızca dış dünyayı algılamak değil, kendi iç dünyasının sesine de kulak vermektir.

Işitsel insan, varlığını sesin geçiciliğinde bulur. Dinler, çünkü anlam sessizliğin içinde yankılanır.

Sonuç: Duyarak Var Olmak

Işitsel insan, evreni bir müzik gibi algılayan, her sesin bir anlam taşıdığına inanan kişidir. Onun için dünya, duyularla değil, yankılarla konuşur.

Etik olarak dinlemenin sorumluluğunu taşır, epistemolojik olarak sesi bilginin kaynağı görür, ontolojik olarak varlığın titreşiminde yaşar.

Ve sonunda şu soru kalır:

Duyduğumuz her şey bize mi aittir, yoksa biz sadece evrenin kendi kendini işitmesinin bir yankısı mıyız?

4 Yorum

  1. Kıvılcım Kıvılcım

    İşitsel algı , işitmeye dayalı uyaranların algılanması, yorumlanması ve bu bilgilerin beynin belli bölgelerine gönderilip uygun cevabın oluşturulması için entegrasyonun / bütünleştirilmenin gerçekleştirilmesi olayıdır. İşitsel işleme bozukluğu (APD), beynin duymayı işleyen kısmını etkileyen bir etkenin neden olduğu bir işitme kaybı türüdür . Kulak hasarı ise diğer işitme kaybı türlerine yol açar. APD bazen merkezi işitsel işleme bozukluğu (CAPD) olarak da adlandırılır. Herkeste görülebilir.

    • admin admin

      Kıvılcım! Değerli dostum, yorumlarınız yazının ana fikrini netleştirdi ve okuyucuya daha güçlü ulaştı.

  2. Serdar Serdar

    İşitsel Öğrenenlerin Özellikleri İşitseller, küçük yaşlarda kendi kendilerine konuşurlar. Ses ve müziğe duyarlıdırlar. Sohbet etmeyi, birileri ile çalışmayı severler. Yabancı Dil öğreniminde (konuşma ve dinleme becerilerinde) başarılıdırlar. Sesli konuşmaları, müzikleri ve doğadaki diğer sesleri algılama, yorumlara, hatırlama gibi becerilerin tamamını kapsayan zeka türüdür . Algı hızı, yorumlama ve hatırlama yeteneklerindeki potansiyel farklar ise işitsel zeka seviyesini ifade etmektedir.

    • admin admin

      Serdar! Katkınız, çalışmanın daha profesyonel bir görünüm kazanmasına yardımcı oldu ve okuyucuya güven verdi.

Kıvılcım için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
betxper yeni girişsplash